HER ÇALIŞAN BİR GÜN YÖNETİCİLİĞİ TADACAKTIR.
HER ÇALIŞAN BİR GÜN YÖNETİCİLİĞİ TADACAKTIR.
Tamer Yakut
HER ÇALIŞAN BİR GÜN YÖNETİCİLİĞİ TADACAKTIR.

Yönetici grupları ile yaptığım çalışmalarda “aranızda istemeden yönetici olan var mı?” diye sormayı seviyorum. Ürkek ya da kararsız olsa da, bu soruya kalkan birkaç el olabiliyor.

Uzmanlık kadrolarında (ARGE, üretim, finans, muhasebe, bilgi işlem vb teknik pozisyonlar bunlar) mı kalmak, yoksa yöneticiliğe geçiş mi yapmak? Hepimizin kariyerimizin bir noktasında mutlaka karşılaştığı ya da karşılaşacağı ve cevaplanması zorunlu bir soru.

Yönetim kadrolarında yer almak istemeyen çalışanlar, uzmanlık kadrolarının az olması (tüm organizasyonun yaklaşık %5’i) ve mevcut pozisyonlarda yüksek gelir yaratmanın imkansızlığı gibi sebeplerle “yönetim” pozisyonlarını tercih etmek zorunda kalabiliyor.

Ya da aynı sebeplerden dolayı bazı çalışanlar, bilinçli olarak “yönetici” pozisyonların peşinde koşuyorlar ve bunun getirilerinden faydalanmak istiyorlar.

Ancak yönetsel pozisyonların peşinden koşmayı tercih eden çalışanlar, elde ettikleri yönetici pozisyonlarına ne kadar hazırlar ve ne kadar yüksek performanslı bir yönetim fonksiyonu yerine getirebilecekler? Bu konu tartışmalı.

Kötü haber şu ki; araştırmalar yöneticilerin %50’den fazlasının ilk 18 ayda başarısız olduğunu gösteriyor.

Bu kişilerin %61’i atandıkları görev için hazır olmadıklarını, %76’sı çalıştıkları organizasyonun kendilerini yeni göreve hiç ya da yeterli düzeyde hazırlamadığını söylüyorlar.

O zaman gelin, yönetim pozisyonlarında ortaya çıkan bu kurumsal açığı kapatmak ve yüzmeyi öğrenmesi için havuza atılmış (yüzmeyi öğrenmesi için çocuğunu havuza atan bir ebeveyn gören var mı aranızda? zannederim yoktur) bu kişilerin hayatını kolaylaştırmak için neler yapabileceğine ve işlerinde başarılı olan yöneticilerin neleri farklı ve iyi yaptığına bakalım.

1.Derin bir nefes almak ve organizasyonu anlamak

Başarılı olan yöneticiler, kendi uzmanlık alanlarından, sorumlu oldukları fonksiyondan (finans, ARGE, İnsan Kaynakları, Satış, Pazarlama vb) bağımsız olarak şirketi ve sektörü anlamak için özel bir çaba gösteriyorlar.

Organizasyonu mümkün olan en geniş açıdan görüp, farklı fonksiyonların birbiriyle olan uyumlarını anlamaya çalışıyorlar. Sadece mevcut duruma bakmakla yetinmeyip, bu fonksiyonların organizasyonun sağlığı ve rekabet gücü için nasıl çalışması gerektiğine de kafa yoruyorlar.

Genellikle ilk 90 gün olarak anılan bu süre, organizasyonun doğru anlaşılması için önemli bir dönem.

2.Çevreyi anlamak

Organizasyonun içinde olduğu çevreyi anlamak diğer bir kritik nokta.

Sektörün faaliyet döngüsü, şirketin içinde bulunduğu rekabet şartları, şirketin nasıl para kazandığı, tüketici ve/veya müşteri ihtiyaçlarının nereye evrildiği, şirketin bunlara ne kadar cevap verebildiği, şirketin bilançosu, gelir-gider tablosunu etkileyen unsurlar çok önemli ancak genellikle ihmal edilen noktalar.

Çevredeki trendler ve yıkıcı yaklaşımlar da gene başarılı yöneticilerin radarında. Bu grup, kendi hazır reçetelerini, şirkete ve çalışanlara dayatmak ve dirençle karşılaşmak yerine; tıpkı teşhis koymak için sorular soran bir doktor gibi, (bilindiği gibi mevcut hastalıkların %80 ‘e yakın bölümü, sadece doktorun sorduğu sorular ve aldığı cevaplarla teşhis edilebiliyor) bilgilenme ve anlama aşamasından sonra aksiyona geçiyorlar.

 3.Doğru seçimler

Hayatta kalmayı başaran %50, odağını daraltma ve kaynakların optimal kullanımı konusunda iyiler.

Diğerlerini hayal kırıklığına uğratmamak, herkesi memnun etmek adına, herkese ve her şeye evet demektense, etkili kararlar vererek doğru stratejiye ve kaynaklara odaklanabiliyor.

Her şeyin yapılabileceğine dair boş vaatlerle insanları kandırmak ve oyalamak yerine, gerçekçi olarak nerelere odaklanılması gerektiği konusunda kafaları çok net.

Bazı fikirlerin desteklenmesi, bazı fikirlerin de bir kenara konulması gerektiğinin farkındalar.

4.İlişkiler kurma

Başarılı %50, insanların çalışmak istedikleri, akıllı, nazik, güvenilir, yeni fikirlere açık bir yönetici olarak bilinmenin öneminin farkında.

Çalışanlar, organizasyonda başarılı olacak ve kendilerinin de başarılı olmasını sağlayacak kişilerin kimler olacağını anlamakta çok yetenekliler. Kendisinden öğrenebilecekleri ve güvenebilecekleri bir yönetici arıyorlar.

Bu kişilerin, tüm paydaşların önceliklerini anlamakta iyi olduğunu ve bunları kendi öncelikleri haline getirdiklerini biliyoruz. Ayrıca diğerlerinin başarılarına katkı sağladıkça organizasyon içinde güvenilen ve sevilen bir lider olabilme potansiyelleri de artıyor. Günümüzde iş birliği sağlama yetkinliğinin, pek çok yetkinliğin önüne geçmiş olması da bu yüzden.

Suyun üstünde kalmayı başaranlar, aynı zamanda kritik kişilerle ilişki kurma, geliştirme ve sürdürme konularında çalışmayı önemsiyorlar.

Bir üst yöneticinin yönetilmesi ise çok etkili olunması gereken bambaşka bir yetkinlik alanı. Bir üst yöneticinin hayatını kolaylaştırma kuralının iş hayatına yansıtılması herkesin işini kolaylaştırıyor.

Bu yazıyı okuyan bazı okurların “Ben işimde çok iyiyim, çok yüksek performanslıyım. Neden bir de ilişkileri yönetmem gerekiyor?” diye sorduğunu da duyar gibiyim. Unutmayalım ki; iş hayatında iş birliği ve ittifaklar her zaman çok kritiktir. (İsterseniz bu konulara sonra detaylı girelim)

Sonuç ; Yönetici olmak için kolları sıvamış her kişinin, bir an önce 90 gün planını hazırlaması ve sahne arkasına odaklanması tüm taraflar açısından hayırlıdır

© TOC 2025. Tüm hakları saklıdır.

 

;

Bizi Takip Edin

Linkedin

Instagram

info@toc.com.tr | +90 212 899 9999